
when harry met sally(1989) / harry sally ile tanışınca
harry burns <- billy cristal
sally allbright <- meg ryan
kadın erkek ilişkileri, dostluk, aşk, cinsellik sözkonusu olunca bütün zamanların tartışmasız en iyisi. ve karşınızda; when harry met sally
***
sally: illa bilmek istersen, çok kıskançtı ve ben haftanın günleri külotları giyiyordum.
harry: afedersin, anlayamadım.
harry: haftanın günleri külotları mı?
sally: evet. üstünde haftanın günleri yazılıydı ve bence pek komikti. sonra bir gün sheldon bana şöyle dedi; "pazar'ı hiç giymiyorsun". çok şüphelendi. "pazar nerde, pazar'ı nerde bıraktın?" ve ona söyledim ama bana inanmadı.
harry: neyi?
sally: pazar'ı üretmiyorlar.
harry: o niye?
sally: tanrı nedeniyle.
***
harry: chicago üniversitesi'nden, değil mi?
sally: evet.
harry: öğrenciyken bu kadar güzel miydiniz?
sally: hayır.
harry: acaba hiç...?
sally: hayır. hayır.
***
harry: ben de öyle söyledim. ve?
sally: gazeteciyim. the news'de çalışıyorum.
harry: harika. ve joe ile birliktesin.
sally: evet, harika. harika.
harry: üç haftadır falan mı birliktesiniz?
sally: bir ay. nasıl bildin?
harry: birini hava alanına götürüyorsan bu ilişkinin başlarıdır. bu yüzden ben bunu başlarda hiç yapmam.
sally: neden?
harry: çünkü sonunda işler değişir ve hava alanına götürmezsin. asla bana şöyle denmesini istemem; "neden artık beni hiç hava alanına götürmüyorsun?".
***
sally: sonra bir öğleden sonra alice'in kızını alıyordum, onu sirke götürmeye söz vermiştim. takside, ne görüyorum oynuyorduk. "posta kutusu görüyorum", "direk görüyorum". sonra o pencereden dışarı baktı ve bir adamı ve karısını gördü. iki küçük çocukla beraber, çocuklardan biri adamın omuzlarındaydı. ve "bir aile görüyorum" dedi. ve ben ağlamaya başladım. bilirsin işte, sadece ağlamaya başladım.
***
harry: uzun uzun düşündüm ve önemli olan şu ki, ben seni seviyorum.
sally: ne?
harry: seni seviyorum.
sally: buna nasıl cevap vermemi bekliyorsun?
harry: "ben de seni seviyorum" desen?
sally: "ben gidiyorum" nasıl?
harry: sözlerim sana bir şey ifade etmiyor mu?
sally: üzgünüm, harry. yılbaşı gecesi kendini yalnız hissediyorsun. ama böyle karşıma çıkıp beni sevdiğini söyleyince her şeyin düzelmesini bekleme. bu işler böyle olmaz.
harry: ya, peki nasıl olur?
sally: bilmiyorum, ama böyle değil.
harry: peki buna ne dersin? hava 20 dereceyken üşümeni seviyorum. bir buçuk saatte sandviç sipariş etmeni seviyorum. deliymişim gibi bakarken kaşını kıvırmanı seviyorum. seninle beraber olunca, giysime parfümünün sinmesini seviyorum. ve gece yatmadan önce konuştuğum en son insan olmanı seviyorum. ve yalnız olduğum için veya yılbaşı akşamı olduğu için değil. çünkü hayatının geri kalanını başka biriyle geçirmek istediğini anladığında, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istiyorsun. anlıyor musun?
sally: bu tam sensin işte, harry. öyle şeyler söylüyorsun ki, senden nefret edemez hale geliyorum. ve senden nefret ediyorum, harry. gerçekten nefret ediyorum. nefret ediyorum.