Pazar, Kasım 26, 2006

crash


crash(2004)

graham waters <- don cheadle
ria <- jennifer esposito

-filmin başında arabada. görünüşe göre bir kaza olmuş ve arabadakilerin diyalogu-

graham: bir dokunma duygusu

jennifer: ne?

graham: gerçek bir şehirde yürürken yani insanlar sana çarpar durur. los angeles'ta kimse sana dokunmaz. hep bir metal ya da cam ardındayız. o dokunuşları öyle özlüyoruz ki bir şeyler hissetmek için birbirimize çarpıyoruz.

o esnada başını arabadan içeri uzatan bir polis memuru: iyimisiniz?

jennifer: başını çarptı galiba.

graham: yoksa inanmıyor musun?

polis memuru: arabanızda kalın.

jennifer: graham galiba bize arkadan çarptılar iki kez takla attık gibi. ve oralarda bir yerde ikimizden biri dengesini kaybetti ben gdip bakacağım.



-ve olaylar gelişir.-



anyone: 'başkaları'na, 'diğerleri'ne dair önyargılarla, ırkçılıkla ilgili güzel bir film. 2004'ün en iyilerinden.

Cumartesi, Kasım 11, 2006

eternal sunshine of the spotless mind


eternal sunshine of the spotless mind(2004) / silbaştan

joel barish <- jim carrey
clementine kruczynski <- kate winslet

joel: keşke biriyle tanışsam. bunun gerçekleşme ihtimali çok düştü. tanımadığım bir kadınla göz kontağına giremediğim düşünülürse.



joel: neden bana azıcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum?



joel : seni bir yerden tanıyor muyum?

clementine: hiç barnes and noble'dan alışveriş yapar mısın?

joel: evet, elbette.

clementine: işte bu!

joel: öyle mi?

clementine: seni orada gördüm! beş yıldır falan orada çalışıyorum. tanrım! beş yıl oldu mu?

joel: görseydim hatırlardım herhalde.

clementine: saçım yüzünden olabilir.

joel: ne saçın yüzünden olabilir?

clementine: rengini çok sık değiştiririm. bu yüzden tanıyamamış olabilirsin. bu rengin adı mavi yıkıntı.

joel: öyle mi?

clementine: şık bir isim, değil mi?

joel: beğendim.

clementine: böyle şık isimli boyalar üreten bir şirket var. kızıl tehlike, sarı ateş, yeşil devrim.

joel: işi bu isimleri bulmak olan birileri olmalı.

clementine: sence böyle bir iş olabilir mi? yani kaç tane saç rengi olabilir ki?

joel: onbeş tane belki vardır.

clementine: biri o işi kapmış. turuncu ajan. bunu ben buldum. bir boyaya karakterimi verdim.

joel: bundan şüpheliyim.

clementine: sen beni tanımıyorsun. dolayısıyla bunu bilemezsin, değil mi?

joel: özür dilerim, kibar davranmaya çalışıyordum.



clementine: pek konuşmayan bir tipsin, değil mi?

joel: sadece... pek ilginç bir hayatım yok. işe giderim, eve dönerim... ne diyeceğimi bilemiyorum. günlüğümü okumalısın... bomboş denebilir...

clementine: gerçekten mi? bu seni üzüyor mu? ya da kaygılanıyor musun? ben hep hayatımı tam olarak yaşayamadığımı düşünüp kaygılanırım. her imkanı değerlendirmek hiç bir anı boşa harcamamak isterim. sen gerçekten çok tatlısın. tanrım, böyle demeyi kesmeliyim! seninle evleneceğim. bundan eminim.

joel: peki.



clementine: beni aramanı isterim. arar mısın? beni aramanı isterim.

joel: evet.

clementine: aradığında sevgililer günümü kutla. bu çok hoş olur.

-joel eve gidince arar-

clementine: neden bu kadar geciktin?

joel: eve daha yeni girdim.

clementine: beni özledin mi?

joel: garip ama evet.

clementine: evet dedin! galiba bu evlendiğimiz anlamına geliyor.

joel: galiba.



clementine: bana yıldız takımlarını göster.

joel: bilmiyorum.

clementine: bildiklerini göster.

joel: tamam.

clementine: tamam.

joel: şuradaki osidius.

clementine: nerede?

joel: tam şurada. gördün mü? bir hilal ve sonra da haç. küçük osidius.

clementine: atıyorsun, değil mi?

joel: hayır. orada. hilal ve haç şeklinde.



bant kaydında joel’in sesi: bence clementine'ın aslında baştan çıkaran yönü... kişiliğinin sizi sıradanlıktan kurtaracakmış gibi görünüyor olması… sizi heyecanlı şeylerin olacağı bir dünyaya götürecek bir meteor gibi.

clementine: sana bağırdığım için özür dilerim.

joel: önemli değil.

clementine: joel, senden gerçekten hoşlanıyorum.öyle şeyler söylediğim için çok üzgünüm.

joel: -teybi kapatmaya yönelir- şunu kapatayım.

clementine: hayır, bekle. bunu hak ettim.

bant kaydında joel’in sesi: tek sorunu saçıydı. tamamen saçmalık!

joel: saçını gerçekten beğeniyorum.

clementine: teşekkür ederim.

bant kaydında joel’in sesi: dağılmış durumda. ama tek derdi saç rengi.

joel: içecek birşey falan ister misin?

clementine: viski var mı?

bant kaydında joel’in sesi: onunla seks yapmak için… fazla beklemek gerekeceğini sanmıyorum. son akşamımızda açıkça gördüm. seks değildi... acıklıydı. clem insanların onu sevmesinin tek yolunun... onlarla yatması olduğunu sanıyor. ya da onlar bu ihtimalin farkında oluyorlar. ve o kadar umutsuz ve güvensiz ki... eninde sonunda onu becerirsin ahbap.

clementine: ben böyle yapmıyorum.

joel: yaptığını düşünmezdim.

clementine: çünkü yapmam.

joel: biliyorum.

clementine: ama böyle demene çok üzüldüm çünkü böyle birşey yapmıyorum.

joel: çok üzgünüm.

clementine: ben çok üzgünüm. eve gidiyorum. kafam karıştı. düşünmeliyim. burada duramam. hoşçakal.

joel: güle güle.

clementine: seninle karşılaşmak hiç de güzel değildi. biriyle bu kadar zaman harcadığınızda, tanımadığınız insanlar gerekiyor.

joel: bekle!

clementine: ne var?

joel: bilmiyorum. sadece bekle!

clementine: ne istiyorsun, joel?

joel: sadece biraz beklemeni istiyorum.

clementine: peki.

joel: gerçekten mi?

clementine: ben bir kavram değilim, joel. sadece huzur arayan bir kızım. ben mükemmel değilim.

joel: sende hoşlanmadığım hiçbir şey göremiyorum.

clementine: ama göreceksin!

joel: göremiyorum.

clementine: göreceksin. birşeyler bulacaksın. ben de senden sıkılıp kendimi kapana kısılmış hissedeceğim. çünkü bana hep böyle olur.

joel: tamam.

clementine: tamam.

joel: tamam.

clementine: tamam.